Bu büyük dava, bu kutlu hareket, mensuplarıyla şereflenmez; tam tersine, mensuplarına şeref verir. Şunu unutmayın gençler; ‘Ben yoksam dava da yok’ diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. ‘Ben olmazsam dava ilerleyemez’ diyen, davanın ruhunu, özünü anlayamamıştır. ‘Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir ancak benim ismimle şereflenebilir’ diyen, kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan; ortak kararları, şahsi beklentileriyle uyuşmadığı için beğenmeyen bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Bu dava, hiçbir zaman, tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe davası, paye davası olmamıştır. Bu dava, şahsi hırsları, kibri, fitneyi ve nifakı, kıskançlığı, çelme takmayı, başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış, her zaman dairesinin dışına atmış bir davadır.
İHANET EDENLER
Tarih, davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Bizim dahi, yakın tarihimiz, davasına ihanet eden, partisine ihanet eden, kendisini seçen milletine ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak. Onların iftiralarını hiç kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonlarla istifa edenleri, darbecilerin tehditlerine boyun eğenleri, darbecilerin getirdikleri haberlere inananları bugün hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak. Safını cesaretten yana belirleyenler, iştebugün izzetleriyle, şerefleriyle, haklı gururlarıyla buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Ama şunu da unutmayın, unutulmayan namzet adaylar da yok değil, var. Onlar da vakti saati geldiğinde inanıyorum ki o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır.
|
AK PARTİ KONGRESİNE DAMGA VURAN ANLAR
|
ELİMİ UZATIYORUM
AK Parti, bir Türkiye partisidir. AK Parti, sadece kendisine oy verenlere, sadece kendisini sevenlere hizmet götüren değil; 77 milyona, 780 bin kilometrekareye hatta sınırları aşarak, yurtdışındaki Türklere, Türkmenlere, tüm dost ve kardeşlerimize, tüm mazlumlara ulaşan bir partidir. Başbakan olarak son günümde, AK Parti’nin Genel Başkanı olarak son dakikalarımda, buradan, bizi sevsin ya da sevmesin 77 milyonun herbir ferdine bir kez daha musafaha için elimi uzatıyorum. Bunu sadece şahsım için yapmıyorum. Partim adına, hükümetim adına, lideri olduğum hareket adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki; biz, sizi çok iyi anlıyoruz. Yaşadığınız tarihsel süreci biliyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı, değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi, arzularınızı biliyoruz. Sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Bizim nasıl badirelerden geçerek bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları, hangi kısıtlamaları, tehditleri aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl tahkir edildiğimizi, dışlandığımızı, nasıl zulümlere maruz kaldığımızı görmenizi, bilmenizi, anlamanızı istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık; sizin de bizlere gönlünüzü açmanızı bekliyoruz. Biz, bizim yaşadıklarımızı hiç kimse yaşamasın istedik; sizin de bu hassasiyetimize hak vermenizi istiyoruz. Bugün, yeni bir Türkiye kurulurken, Türkiye, 23 Nisan 1920’deki özüyle ve ruhuyla yeniden kucaklaşırken, eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz. Bugün yeni bir sayfa açalım istiyoruz.
KUCAKLAŞALIM
Bugünü, demokrasimizin, 91 yıllık Cumhuriyet tarihimizin bir bayram günü olarak görüp, 77 milyon kucaklaşmak, barışmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı altında bir olarak, beraber olarak, birlikte Türkiye olarak gönül birliği yapalım istiyoruz. Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma, Türkiye’ye zarardan başka hiçbir şey vermedi ve vermez. Üsluplarımız, yöntemlerimiz, siyaset tarzımız farklı olabilir. Ama hepimiz bu vatanın evlatları, bu toprakların insanıyız. Devletimiz bir, vatanımız bir, bayrağımız bir, milletimiz bir. Sandık, bu milletin takdirini kullandığı yerdir.
YENİ SOSYOLOJİ
Türkiye bugün çözüm sürecine girmişse, toplumsal farklılıklar siyaseten meşru biçimde ifade edilebiliyorsa, çoğulcu bir tahayyül temelinde toplumsal barışa doğru ilerliyorsak, bunun temelinde yeni Türkiye’nin yeni siyaseti vardır. Yeni Türkiye çok güçlü bir temele dayanmaktadır; bu temel Türkiye’nin yeni sosyolojisidir. Yaşadığımız büyük değişimin esas mimarı bu yeni sosyolojidir. Dayatmacılığın sonunu getiren, çoğulculuğun, hak ve özgürlüklerin önünü açan yeni sosyolojik dinamikleri herkesin iyi okuması gerekiyor. Türkiye’de topluma rağmenciliğin sonu gelmiştir. Toplumsal meşruiyet siyasetin ana dayanağıdır.
YÜRÜMEYE DEVAM
AK Parti, bir tek adam partisi olmadı ve olmayacak. Kurulduğu günden itibaren AK Parti, istişareyle, ortak akılla kararlar alan bir parti oldu. En tepede kimin olduğundan ziyade, birlikte yol yürünen arkadaşlar ve teşkilat asıl önemli olandır. Başarı da başarısızlık da tek tek isimlere değil, kadroya yazılacaktır. İstisnasız, herbirinizin, bu partinin Genel Başkanı’na ve Başbakan’a yardımcı olacağınızı biliyor, buna inanıyorum. Partimizde sadece ve sadece Genel Başkan’ın ismi değişiyor. Heyecanımız aynı. Hedeflerimiz aynı. Birliğimiz, kardeşliğimiz, yol arkadaşlığımız aynı. Birlikte nasıl bugünlere geldiysek, hiç sarsılmadan, hiç ivme kaybetmeden, geleceğe de aynı şekilde yürümeye devam edeceğiz.”
Hakkınızı helal edin
Artık vedanın ve ayrılığın vaktidir. Merhum Neşet Ertaş Usta’nın, o muhteşem sesi ve yorumuyla dillendirdiği gibi ‘Hasret etti bizi kavim gardaşa, bir ayrılık, bir yoksulluk bir de ölüm.’ Allah’a hamdolsun, bu veda ve bu ayrılık, sadece yeni bir başlangıç içindir. Belki eskisi kadar olmayacak ama yine görüşecek, yine muhabbet edecek, yine birlikte yol yürümeyi sürdüreceğiz. Bu vedanın ve bu ayrılığın benim için ne kadar zor olduğunu eminim ki herbiriniz hissediyorsunuz. AK Parti, adeta benim bir çocuğumdu. Bir kez de burada, bu son kongremde, 5’inci çocuğum olan AK Parti nedeniyle zaman zaman ihmal etmek zorunda kaldığım çocuklarımdan, onların annelerinden, eşimden, helallik diliyorum. Tasavvurundan kuruluşuna kadar her aşamada bu partinin içinde oldum. Kadroların kurulmasından logonun belirlenmesine, tüzükten programa, seçim kampanyalarından balkon konuşmalarına, şarkılarından ezgilerine kadar her aşamada partimle, teşkilatımla oldum. Her zorluğa sizlerle birlikte göğüs gerdik. Üzülünce birlikte üzüldük, sevinince birlikte sevindik. Milletin teveccühüne de ümmetin duasına da birlikte mazhar olduk. Partimizi öyle bir yere taşıdık ki Türkiye’nin kaderiyle, AK Parti’nin kaderini adeta özdeş hale getirdik. Tek tek her birinizden helallik diliyorum.
Bu harekette onlar vardır
Bu harekette Abdülhamit Han’ın dirayeti, Fatih Sultan Mehmet’in kahramanlığı, Osman Gazi’nin basireti, Nureddin Zengi’nin cesareti, Sultan Alparslan’ın imanı vardır. Bu harekette, Gazi Mustafa Kemal’in ufku, vizyonu, hayalleri vardır. Bu harekette, merhum Adnan Menderes’in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette, hiç şüpheniz olmasın, eski Başbakanlarımızdan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın da alın teri vardır. Bu harekette, eski Başbakanlarımızdan, Cumhurbaşkanlarımızdan merhum Turgut Özal’ın da emeği vardır.
Erdoğan hatları
AK Parti kongresindeki konuşmasının ardından Tayyip Erdoğan’a teşkilat ve milletvekilleri adına dualarla işlemeli hediyeler sunuldu. Gençlik Kolları adına verilen Arapça ‘Elif’ yazılı tablo ile milletvekilleri eşlerinin hediyesi olan hat sanatıyla Besmele yazılı tablo dikkat çekti. AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın ile milletvekilleri ise Erdoğan’a çevresine Fatiha Suresi işlenmiş Cumhurbaşkanlığı Forsu tablosu hediye etti. Melih Gökçek ve Kadir Topbaş da belediye başkanları adına Hazreti Muhammed’in, “İnsanların hayırlısı, onlara faydalı olandır” hadisi yazılı tablo takdim etti. AK Parti’nin yeni Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise Tayyip Erdoğan’a üzerinde “Sabreden zafere ulaşır” hadisi ile birlikte Necip Fazıl Kürek’in “Usta’da kalırsa bu öksüz yapı, onu sürdüremeyen çırak utansın” dizelerinin de yer aldığı hat sanatı ile yapılmış bir tablo hediye etti. Tüm diğer hediyeler gibi Arapça harflerle yazılı şiirde, “Tohum saç, bitmezse toprak utansın, hedefe varmayan mızrak utansın / Hey gidi küheylan koşmana bak sen, çatlarsan doğuran kısrak utansın / Ey bin bir tanede solmayan tek renk, bayraklaşamıyorsan bayrak utansın” dizeleri yer aldı.
‘Paralel’le mücadele ve liyakattan
Dışişleri Bakanımız, Konya Milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu kardeşimizi, imzalarımızla siz değerli delegelerimizin takdirlerine sunuyoruz. Üstleneceği vazifelerini hakkıyla yerine getireceğinden en küçük bir şüphe duymuyorum. İstişarelerimizde, Davutoğlu kardeşimle birlikte çok sayıda isim öne çıkmıştı. Ağırlık, Davutoğlu kardeşimizden yanaydı. ‘Paralel yapı’yla mücadele kararlılığı, Türkiye ve dünya meselelerine vukufiyet, tecrübe ve liyakat, Davutoğlu ismini bugün kongremize taşıdı. Şahsım, bu partinin kurucusu olarak, gönüllüsü olarak, bu partiye büyük emekler vermiş bir nefer olarak, her daim sizlerle olacağım, sizlerle birlikte yol yürümeye devam edeceğim. Anayasal ve yasal yetkiler dairesinde, tarafsızlığımızı zedelemeden, iktidarımızın millete hizmet üretmesi için destek ve katkılarımı sunmayı sürdüreceğim. Aynı şekilde, hükümetin başarılı olması, Türkiye’ye hizmet üretmesi için de her aşamada katkı vereceğim. Teşkilatımın herbir mensubunun, bugünden itibaren, emekleriyle, hizmetleriyle, katkılarıyla, en çok da dualarıyla, yeni Genel Başkan ve Başbakan’ın yanında çok güçlü şekilde duracağını biliyorum. AK Parti Meclis Grubu’nun, MKYK’nın, MYK’nın, Bakanlar Kurulu’nun, Kadın ve Gençlik Kollarımızın, Davutoğlu kardeşimle, aynen benimle olduğu gibi yol yürüyeceğini biliyorum. Şahsım da bu yeni süreçte, Davutoğlu kardeşime her aşamada katkı sunacağım. Şunu açıkça ifade ediyorum; Bizim değerlerimizde, kültürümüzde yoktur. Davutoğlu bir emanetçi değildir.
Hasan Sabbah meczupları
(Fethullah Gülen’i kastederek) Eski Türkiye’nin bir başka aktörü de ‘Paralel yapı’dır. Siyasetin önündeki mesele, bu yapıyı hukuken de tasfiye etmektir. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması son derece önemlidir. Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun hem siyasete, hem de halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanı’na karşı, son derece nezaketsiz tavırları, eski Türkiye’nin bir alışkanlığıdır. Hukuk sistemi, bir avuç ‘Haşhaşi’nin şantajına mahkûm bırakılamaz. Kime çalıştığı, kimin çıkarları adına ülkesine ihanet ettiği artık belli olan Pensilvanya, hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk sistemi, Hasan Sabbah benzeri tehlikeli meczupların oyuncağı asla olamaz. Bu ülkenin hâkim ve savcıları, vicdanıyla hareket eden, ülkesine, milletine ve bayrağına bağlı vatanseverlerdir. Vatansever hâkim ve savcılar, inanıyorum ki aralarındaki ‘Haşhaşileri’ temizleyecek, hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri kaldıracaklardır. Cumhurbaşkanlığı makamı, yeni hükümetimiz ve siyaset kurumu; vatanına ihanet eden bu paralel yapıyla, aynı zamanda bürokratik vesayetle kararlı ve cesur şekilde mücadeleyi sürdürecektir. Türkiye’ye, aziz milletimize, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı haince duruş sergileyenler, bunun hesabını mutlaka ama mutlaka verecekler ve veriyorlar. Hiç kimse, yeni hükümetten bu konuda farklı bir duruş beklemesin. İhanet, cezasını alacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamında, bu ihanetin hesabını sormak benim boynumun borcudur. Hükümetin de hiçbir taviz vermeden bu hesabı soracağına inanıyorum. Yüksek yargı kurumlarında oynanan ayak oyunlarının hiçbir anlamı yoktur ve olmayacaktır. İhanet söz konusu olduğunda, ‘Haşhaşi’ yapılanmaya göz yummayacağımızı herkesin açık ve net bir şekilde bilmesini istiyorum. Hâkim ve savcılarımızın da milletimizle aynı istikamete bakarak, bu süreçte Türkiye’nin yanında durduklarını biliyor, bu meselenin çözüleceğine yürekten inanıyorum.
No comments:
Post a Comment